[info]Bunları Yapmadan Gelmeyin

• Gözleme yiyin
• Sandal ile göl gezisine katılın
• Ağlayan Çınar’ı ve Tarihi Hamam’ı görmeye gidin
• Uluabat Gölü üzerindeki sandalların fotoğrafını çekin
• Ada çevresinde yürüyüş yapın [/info]

Bursa Gölyazı Köyü

Bu hafta sonu motorumuzu Bursa’da Uluabat Gölü üzerindeki bir yarım adaya Bursa Gölyazı Köyü’ ne gitmek için çalıştırdık. Gölyazı Köyü’nü Güneşi Beklerken dizisinden hatırlayanlar da olacaktır.

Yolculuğumuz 08:20’de Mecidiyeköy’den başladı ve  09:15’de Eskihisar Feribot iskelesindeydik. Hemen hareketle 10:00’a doğru Yalova’ya varmış olduk. Hafta sonu olması nedeni ile karşılaştığımız trafik bize “yola iyi ki motorla çıkmışız” dedirtti. Arada verdiğimiz molalardan sonra artık Gölyazı’ya yaklaştık. Özellikle Gölyazı Köyü’ne inen yol üzerindeki zeytin ağaçları sizleri selamlarcasına köye doğru götürüyordu. 12:25’de Gölyazı Köyü’ne varmıştık.

 

 

 

Hafta sonu olmasına rağmen sessiz, sakin bir köy bizi karşıladı. Motorla genel bir tur atıp gezimizdeki en keyifli yerde, Gölyazı Köyü’ne köprü ile bağlı olan Halilbey Adasında başlangıcı yapmak üzere motorumuzu park ettik. Haritada gezimizi yaptığımız yerleri işaretlemeye çalıştım. Fotoğrafların üzerine tıklayarak görüntüyü daha net görebilirsiniz. İşte gezimizi böyle ufacık bir alanda yapacağız.

 

 

 

Gezginleri en çok sevindirecek şey sanırım leyleği havada görmektir . Adaya ilk adımınızı atmanızla beraber ayrılık anına kadar bunu doya doya yaşayacağınız bir yer Gölyazı…

 

Gölyazı Köyü , turistlerle 3-4 sene önce tanışmaya başlamış. Özellikle Güneşi Beklerken dizisinin ilk çekimlerinin burada yapılması ile beraber köyün ismi duyulmaya başladı. O zaman itibari ile de kendini yenilemeye çalışıyor. Gittiğinizde sizi tertemiz, düzenli, sokakları tarih kokan bir turistik belde karşılamayacak. Sıradanlığı bozacak bir tur yapmak, köy havası almak, bol bol fotoğraf çekmek, keyifli bir gün geçirmek için burayı tercih etmelisiniz. Sizleri samimi ve sıcak bir tebessümle karşılayan insanları da size iyi gelecektir.

%90’ ı Rumlardan oluşan Gölyazı’ya mübadele yıllarında Selanik’den gelen Türk’ler yerleştirilmiş. Bölge içerisinde harabe halde olsa da eski rum evlerine rastlayabilirsiniz. Ada yenilenme sürecinde olup geçtiğimiz haftalarda da restorasyon için bina seçimi yapılmış.

Adanın etrafını yaklaşık 30 dakikada rahatlıkla yürüyerek gezebilirsiniz. Fotoğrafçılık ile ilgileniyorsanız özellikle bu adaya uğramanızı tavsiye ederim. Zira sahildeki kayıklar, Uluabat gölü size sürekli güzel pozlar verecektir.

Köyde dolaşmaya başladığımızda küçük torunu ile ilgilenen Selim Amca’ ya rastlıyoruz. Evlerinin bahçesini, çay bahçesine dönüştürmüş olan Selim Amca’da gözleme ve çay içerek manzarayı izliyoruz. Sonra da başlıyoruz Selim Amca ile muhabbete… Ada halkı balıkçılık ve zeytincilik ile uğraşıyormuş. Balık popülasyonunun azalması nedeni ile geçmişe göre balıkçılık azalmış. Hatta sandal sahipleri de sandallarını turistik geziler için kullanmaya başlamışlar.

 

Kış aylarında karın düşmediği ada sahilinde Temmuz ayı itibari ile su çekiliyor, Eylül Ekim aylarında yağmurlarla beraber su tekrar yükseliyormuş. Mesela sahildeki fotoğrafımdaki alan tamamen su ile doluyormuş. Taşların üzerindeki izlerden de anlayabilirsiniz. Yani kış aylarında sahilde yürüyerek gezinti yapmak pek mümkün görünmüyor. Selim Amca “adayı asıl sular dolduğu zaman görmeniz lazım, su cam gibi oluyor” diyerek bizim ikinci planı yapmamız konusunda iştahımızı kabartıyor. Bu arada fotoğraf Selim Amca’nın çay bahçesinin önünde çekilmiştir. Siz de mola vermek için Selim Amca’nın çay bahçesini tercih edebilirsiniz.

Halilbey adasının karşısındaki adalar zeytin ağaçları ile kaplı ve çok fazla yılan olduğu söyleniyor. 9 bin civarında zeytin ağacı bulunduğu söylenen atıl kalmış bu adalardan Nailbey adasının ilginç bir tarihi var. Diğer adı Manastır Adası olan bu bomboş adada, sadece Bizans döneminden kalma Hagios Constantinos (Helena) Kilisesi bulunuyor. Keşişlerin yaşadığı bu kilisenin şu an define avcıları nedeni ile harabeye döndüğü söyleniyor. Adaya Nailbey Adası denilmesinin nedeni de 1940’lı yıllarda Ziya Nail Dölen isimli bir beyin bu adayı satın alıp yaşamaya başlamasıdır. Nail Bey’in bu adaya yerleşmesinin gerçek nedeni bilinmese de amacının insanlardan kopmak istemesi olduğu söyleniyor. Muhabbet ettiğimiz Selim Amca’nın kayınpederi Nail Bey’in yardımcılığını üstlenmiş, günlük ihtiyaçlarını sandal ile kendisine ulaştırırmış.

Selim Amca ile muhabbetimizden sonra Gölyazı’da gezmeye devam ediyoruz.

Gölyazı Köyü Gezilecek Yerler

Ada sokaklarında dolaşıp, evleri ve leylek yuvalarını inceliyoruz. Göle uzanan yollardan manzarayı izlemek sizlere huzur veriyor.

Adada çok az da olsa tarihi kalıntılara denk gelebiliyorsunuz. Eski bir fırının giriş kısmı, ada kenarlarında kalan dalga kıranlar dikkatinizi çekebilir.

 

Halilbey Adasına bağlanan köprünün hemen yanında Ağlayan Çınar’ı göreceksiniz. Adaya giden köprünün yanında bulunduğu için Gölyazı gezinize ilk buradan da başlayabilirsiniz. Ağlayan Çınar’ın 750 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Ağlayan Çınar denmesinin nedeni de hazin bir aşk hikâyesine dayanıyor.

Gölyazı Köyü Ağlayan Çınar’ın Hikayesi

Birbirlerine âşık Eleni ve Mehmet bu çınarın altında buluşurlarmış. Ancak rum köylerinin boşaltılmaya başlaması ile bu aşk kâbusa dönüşmüş. Mübadele dönemi konvoylar halinde köyden ayrılan rumlar arasında Eleni ve ailesi de varmış. Bunu öğrenen Mehmet konvoy içerisinde Eleni’yi aramaya başlamış. Mehmet’i gören Eleni’nin abisi Yorgi, Mehmet’ e Eleni’yi unutmasını söylediğinde Mehmet sevdasından asla vazgeçmeyeceğini söylemiş. Bunun üzerine sinirlenen Yorgi, Mehmet’e hançerini saplamış. Mehmet kanlar içerisinde hep buluştukları çınarın altına giderek çınarın oyuğuna kanıyla “canım sevgilim, seni sonsuza dek burada bekleyeceğim” yazmış. Olanları öğrenen Eleni konvoydan kaçarak çınarın yanına gitmiş. Mehmet’i kanlar içerisinde gören Eleni, “az sonra buluşacağız, bu çınarın oyuğu da yuvamız olacak ve bu çınar var oldukça sevdamız da sonsuza dek yaşayacak” demiş. Sonrasında da belindeki kuşağı çözüp kendini çınar ağacına asmış. Ulu çınar da bu hazin hikâyeden sonra kanlı gözyaşları dökmeye başlamış.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ağlayan Çınar’dan uzaklaşarak yürüyüşümüze köyün ara sokaklarında dolaşarak devam ediyoruz. Gölyazı Köyü’nde restorasyonu yapılmış Aziz Panteleimon Kilisesi ziyaret edebileceğiniz diğer yerlerden biri. Kilise Anadolu Rum Ortodoks kiliselerinin önemli ve özgün örneklerinden biriymiş. Kilisenin yapımına başlanan net tarihe ulaşılamasa da bitiş tarihinin 1903 olduğu düşünülüyor. Mübadeleye kadar ibadet mekânı olan kilise, bu tarihten sonra çeşitli amaçlarla kullanılmış, ancak zamanın ve yangınların etkisi ile ciddi hasarlar almış. Belediye tarafından restore edilen Aziz Panteleimon Kilisesi 2014 yılı itibari ile kültür evi olarak hizmete açılmış.

 

 

 

 

 

 

 

Gezimizin sonuna doğru kahvemizi içmek için Halilbey adasına tekrar dönüyoruz. Dinlenmek için meydan kahvesini de tercih edebilirsiniz. Biz gezimiz esnasında dikkatimizi çeken, meydanın hemen solunda yer alan Tarihi Hamamı da gezmek istiyoruz.

 

Tarihi Hamam’a girdiğimizde mavi ve beyazın hâkim olduğu bir kafe ile karşılaşıyoruz. Kafenin sahibi Sevil Hanım ve eşi ile tanışıp, kahvelerimiz eşliğinde muhabbet ediyoruz. Tarihi hamamın 700 yıllık olduğu düşünülüyor. Mübadele öncesi Perşembe ve Cuma günleri Müslümanların, Cumartesi ve Pazar günleri de gayri Müslimlerin kullandığı hamam şimdilerde sadece kafe olarak hizmet veriyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan yenileme sonrasında hamam alanı maalesef kullanılamaz hale gelmiş. Hamamın bahçesindeki duvarda tarihi bir yazı bulunmakta. Kafe sahiplerinin araştırmaları sonucu öğrenebildikleri kadarı ile Bizans döneminden kalma bu yazı, halkın hükümdara şükranlarının dile getirildiği bir yazıymış. Kafenin ismi Kahve Ala, kafe sahibi tarafından yeni devralınmış. Sabahları 15 çeşit ve 15 TL olan kahvaltısı, çiğ börek ve mantıları ile övünüyorlar. Açıkçası 15 çeşit ürünün tamamen kendi ürünleri olması (mesela zeytin ve zeytinyağı Gemlik’ deki kendi zeytinliklerinden) sonbaharda yapacağımız Gölyazı Köyü gezimize daha erken gelip, Kahve Ala’da kahvaltı sonrası geziye başlama kararı almamıza neden oldu. 2 Türk kahvesi ve 2 suya 10 TL ödeyerek Tarihi Hamam’dan ayrılıyoruz.

Adada ayrıca bisiklet kiralayabilir, sandal ile göl gezisine katılabilirsiniz.

Genel olarak ödeyebileceğiniz tutarlar şu şekilde;

Sandal ile gezi: 15-20 TL (30 dk)

Bisiklet turu: 30 dk 5 TL, 1 saat 8 TL

Gözleme: 5 TL

Çay: 1 TL

Su: 0,75 – 1 TL

Gölyazı Ulaşım

Biz Gölyazı Köyü gezimiz için motorumuzu kullandık. Ancak sizler Bursa’ya gelerek Küçük Sanayi İstasyonundan 4 TL’ye otobüsle de gelebilirsiniz. Otobüs güncel saatlerini Burulaş’ ın internet sitesi üzerinden de kontrol edebilirsiniz.

 Gölyazı Konaklama

Gölyazı’da, yapılacak yenileme çalışmaları sonrasında görülecek yer sayısı daha da artacaktır. Önümüzdeki yıllarda turistlerin sık ziyaret edeceğine inandığımız Gölyazı Köyü’nden güzel duygularla ayrılıyoruz. Gölyazı konaklama için de çok güzel tarihi bir konağa sahip. Şayet bize günübirlik bir gezi yetmez, ada havasını doyasıya içimize çekmek istiyoruz derseniz göl manzaralı Tarihi Faik Bey Konağı’ndan ekli linki ziyaret ederek rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Güneşiniz bol olsun… Keyifli geziler..

Gezecegiz.com’u Facebook ,  Twitter ve Instagram üzerinden takip etmeyi unutmayı 🙂